Piraziz tarihini Doğu Karadeniz tarihinin genel yapısında değerlendirmek doğru olur. Bu nedenle öncelikle, Orta ve Doğu Karadeniz tarihine kısaca göz atmakta yarar görüyoruz..     Pers İmparatoru Keyhüsrev, kendi lehine savaşması için Yunanlı bir orduyu paralı asker olarak ülkesine çağırır. Keyhüsrev'in ölümüyle sonuçlanan Runaksa Savaşı'ndan sonra bu ordu, MÖ 399'da memleketlerine dönerken Fırat vadisinden Karadeniz'e ulaşır. Trabzon'a ulaştıktan sonra sahile paralel olarak Sinop'a kadar yürürler.

    "Onbinlerin Dönüşü" adıyla tarihe geçen bu yolculuğu Ksenophon, Anabasis adlı eserinde ayrıntılarıyla anlatmaktadır. Yunanlı askerlerin maceralarını anlatan eser, Karadeniz Bölgesi'nin etnik yapısıyla ilgili çok önemli bilgiler vermektedir.Yunan tarihçisi Ksenophon (MÖ 431) 'un Onbinlerin Dönüşü adlı eserine göre, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesinde, MÖ 400 yılında, Kolkhlar, Driller, Mosinoikler, Khalibler ve Tibarenler gibi Yunan asıllı olmayan yerli halklar yaşıyordu. Bu kavimlerin hiçbirinin Helen kökenli olmadığı açıktır. Büyük bir ihtimalle Turan kökenlidir.

    Selçukluların bu bölgeye gelişinde ise Orta Karadeniz Bölgesinde Canlar'ın yaşadığı anlaşılmaktadır. Aleksios, 1214'te Selçuklu topraklarına saldırır, I. İzzeddin Keykavus bunun üzerine Karadeniz Bölgesi'ne bir sefer düzenler. Önce Aleksios'u esir alır. Arkasından Sinop'a girip burayı fetheder. Aleksios, Selçukluların himayesine girip vergi vermeyi kabul edince serbest bırakılır.

    Canik:
Canik kelimesinin ilk geçtiği metinlerden birisi, belki de ilk kez geçtiği Türkçe metin 1244-45'te kaleme alınan Dânişmendname'dir. Canik kelimesi eserde 25 kez geçmektedir. Bu eserdeki tasvirlere göre Canik'in sınırları şöyledir: Kuzeyinde Karadeniz, batısında Samsun, güneyinde Karakuş (günümüzde Ordu İli'ne bağlı Akkuş İlçesi), doğusunda Trabzon Dağları bulunmaktadır. Osmanlılar, Trabzon Devleti'ne bağlı olan bölgelere Canit, Mülk-i Canit; Trabzon Devleti'ni yönetenlere de Tekfur-ı Canit, Melik-i Canit, Canitî adını vermişlerdir.

    1397-98'de kaleme alınan Bezm'u Rezm'de Kadı Burhaneddin'in Canik'ten (Canit) gelecek hırsız ve haramilerin geçişini engellemek için Kelkit Irmağı üzerindeki Palasân köprüsünün iki yanına burç yaptırdığı kayıtlıdır. A. Bryer, Canik isminin Kafkasya'dan göçüp VI. yüzyılda Çoruh boylarına yerleşen Çan Kavmi'nden değil, Chani'den geldiğini söylemektedir. Ona göre Çanlar Laz'larla akrabadır. Trabzon ile Samsun arasına Canik denilmesinin sebebi bu bölgede de Chanilerin yaşadığını tahmin edilmesidir.

    Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, Canik isminin kaynağı Peçenekler olmalıdır. Kaynaklardan çıkan sonuca göre Hacıemiroğulları Beyliği'nden önce Orta Karadeniz Bölgesi'nde, kimi araştırmacıların iddia ettiği gibi Helenler değil Peçenek Türkleri yaşamaktaydı. Hacıemiroğulları, daha önce Türk toprakları olan Tokat'ın kuzeyi ve Mesudiye ile, kendilerinin Türk topraklarına kattığı Ordu, Giresun, Samsun'un doğusu ve Trabzon'un batısında hüküm sürmüş, Orta Karadeniz Bölgesi'nin büyük bir bölümünü Türk vatanı yapmış ikinci dönem Türk beyliğidir. Bu beylik, Türkmenlerin ağırlıklı olarak Selçukluların bölgeyi fetih için sınır boyuna yerleştirdiği Oğuzların Çepni boyuna mensuptur. Tarihî kaynaklarda ismi Bayramoğulları Beyliği ya da Hacıemiroğulları Beyliği olarak geçmektedir. Bu ikili adlandırmaya sebep olan düşünce, beyliğin kurucusunun tam olarak belirlenememesinden kaynaklanmaktadır. Beylik, bazı kaynaklara göre Bayram Bey, bazılarına göre Bayram Bey'in oğlu Hacı Emir İbrahim Bey tarafından kurulmuştur.

    Hacı Emir Oğulları, köken bakımından Danişmendliler'e dayanmaktadır. Danişmendliler, Malazgirt Savaşı'ndan (1071) hemen sonra tarih sahnesinde yer alan; Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Yozgat, Kayseri, Malatya, Gümüşhane ve yörelerinde hâkimiyetini sürdüren birinci dönem Anadolu Türk beyliklerindendir. Ağırlıklı olarak Orta i Anadolu'ya yerleşmiş olmakla beraber Türkiye'nin kuzeyinde de mücadeleler vermişlerdir. Bu bölgede etkili olabilmek için başkentlerini Sivas'tan Niksar'a taşımışlardır. Danişmend Gazi tarafından bazı yörelerde Karadeniz sahillerine yaklaşılmış, zaman zaman da geri çekilmek zorunda kalınmıştır.

    Danişmendliler'in Orta Karadeniz Bölgesi'ndeki mirasçıları olan Çepni Türkmenleri, bu yörede iki beylik kurmuştur. Bunların biri Danişmenliler'in de merkezi olan Niksar'da kurulan Taceddinoğulları Beyliği, diğeri ise merkezi Danişmendliler'in sınır kalesinin bulunduğu Mesudiye Kaleköy'de teşkilatlanan Hacıemiroğulları Beyliği'dir. Hacıemiroğulları Beyliği'nin Osmanlıya tâbi olması 14. yüzyılın sonlarına veya 15. yüzyılın başlarına rastlamaktadır. Hacı Emir oğlu Süleyman Bey, Yıldırım Bayezid'in Samsun'a gelmesiyle 1398 yılında Osmanlı hâkimiyetini kabul eder. Fakat beylik yönetimi yine Hacıemiroğulları ailesine bırakılır. Osmanlı Devleti'nin himayesinde bulunan beylik, bölgedeki mücadelelerine devam eder. Osmanlılar 1402'de Ankara Savaşı'nı kaybedince Hacıemiroğulları tekrar bağımsız kalır.

    Bu bölge 1427 yılında Osmanlı Devleti'ne kesin olarak ilhak etmiş, Hacıemiroğulları'na ait topraklar bölünüp kazalar hâline getirilmiştir. Bölge Osmanlılara dahil olunca tahriri yapılmış ve tımar idaresi uygulanmaya başlamıştır. Osmanlılar yöreyi topraklarına kattıktan sonra Hacıemiroğulları Beyliği'nin eski idarî iç teşkilâtlanmasını pek değiştirmemiştir. Dış teşkilâtlanmasında ise, 1455-1613 yılları arasında Bolaman Irmağı ve Aksu Irmağı'nı sınır olarak belirleyip bölgeyi üç kazaya bölmüştür. Bolaman Irmağı'nın batı tarafında kalan bölüm Canik Sancağı'na katılmıştır. Bahsedilen iki ırmağın arası Vîlayet-i Bayramlu, Aksu Irmağı'nın doğusunda kalan kısım ise Vilayet-i Çepni (Çepni ili, Çepni memleketi) olarak adlandırılmıştır. Vilâyet-i Bayramlu olarak isimlendirilen ve Bolaman Irmağı'nın doğu kısmında kalan bölgenin sınırı tabiî olarak bugünkü sınırlar gibi değildir. Giresun'a bağlı Piraziz ve Bulancak ; Tokat'a bağlı Reşadiye ilçeleri adı geçen bölgeye dahildir. Canik sancağına ise Terme'nin batı kısmından başlayıp Bafra'nın batı kısmına kadar olan bölge dahil edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet'in 1461 yılında Trabzon'a düzenlediği seferi engellemek için Uzun Hasan tarafından kışkırtılan Kızıl Ahmed, Canikoğlu ve arkadaşları Emir Bey isimli birini reis tayin edip Tokat'ı yağmalarlar. Burada adı geçen Emir Bey büyük bir ihtimalle Süleyman Bey'in oğludur. Fatih bu bölgeyi alınca Emir Bey önce Akkoyunlular'a, 1473 yılında Akkoyunlular'ın Otlukbeli'nde yenilmesinden sonra da Dulkadiroğulları Beyliği'ne sığınmıştır. Bilinemeyen bir tarihte Urfa'nın Yaylak ilçesi Mircanik Köyü'ne yerleştiği tahmin edilmektedir.

    Trabzon kuşatması sırasında Çepni beyleri ve bölge halkı Fatih'i desteklemiş ve ordusuna katılmışlardır.Çepni Türkleri'nin kurduğu Hacıemiroğulları Beyliği'nin iskân ettikleri topraklarda ağız özellikleri, dokuma, etnoğrafik malzemeler, mimarlık, günümüzde bile hâlâ büyük oranda ortaktır. Bilindiği üzere , Osmanlı'lar bir bölgeyi gayrimüslimlerden fethettiklerinde veya diğer Müslüman Türk beyliklerinden ilhak ettiklerinde oranın bir nevi kadastrosu demek olan tahririni, yani yazımını yaptırıyorlardı. İmparatorluğun diğer bölgeleriyle Fatih Sultan Mehmet zamanında 1455 yılında gerçekleştirilen yazımın sonuçlarını ihtiva eden Defter günümüze kadar ulaşan ve Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan Defter'dir. Defterdeki kayıtlarda Piraziz İlçemizi ilgilendiren bölük yönetim kayıtları sırasıyla :
4.Bölük-i Şeydi Ali Kethüda,divanbaşı-yı Bozat
5.Bölük-i Davud Kethüda veled-i Beğmiş,tabi-i Bendehor
6.Bölük-i Divan-ı Elmalu tabi-i Bendehor
7.Bölük-i Ebulhayr Kethüda,divanbaşı an divaniye-i Bendehor.

    Bölük, Geriş, Divan, Divaniye, Divanbaşı, Niyabet gibi terimler, bölgenin toplum ve yönetim yapısını anlamamıza yarayacak son derece önemli ip uçları vermektedir. Üstelik bu yapı, Osmanlı öncesi, diğer bir ifadeyle fetih sonrası yapıyı yansıtmaktadır.

    Bilindiği üzere , Bölük kelimesinin manalarından birisi Türk askeri teşkilatında belli sayıdaki askerden oluşan bir birliktir. İdari teşkilat şemasında, yukarıdaki bağlamda idari bir birim olarak gözükmektedir. Divan, Niyabet ve Nahiye'de aynı şekilde idari birim adlarıdır. Divan bölgenin mali açıdan, Niyabet adli açıdan, Nahiye ise coğrafi açıdan yapılan bölümlemeler sonunda ortaya çıkmış tabirler olarak görünmektedir. Geriş'in de coğrafi anlamı vardır. Bölük ise doğrudan doğruya bir insan grubunu, askeri bir birliği ifade etmektedir. Dolayısıyla insan ilişkileri ve iskan açısından son derece anlamlıdır. Erenköy, Abdal, Bendahor ve son olarak Piraziz ismini alan ilçemizin önemli bir tarihi geçmişe sahip olduğu görülmektedir.Piraziz, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Piri Dede-Abdal adında bir kişi tarafından 1869 yılında yerleşim yeri olarak kurulmuştur. Kuruluş ile ilgili belgelerden birincisi Piraziz'i anlatmaktır. Ordu ile Bulancak arasında, sahilde bugün bir ilçe merkezi olan Piraziz'in 1455-1485'lerde Karahisar Şark-i (Şebinkarahisar) Sancağına bağlı Pazarsuyu kazasının Bozat divanına bağlı Bölük-i Şeydi Ali Kethüda ile Bendahor'a bağlı Bölük-i Davut Nahiyesi Pazarsuyu Kazası'na bağlı Bozat Nahiyesi haline gelmiştir. Bölgenin merkezinin daha sonra kuzeye doğru inerek Şırıl (Bugünkü Şeyhli) Bendehor (Aydere Mahallesi) Piraziz (Piraziz Köyü) Eren Köyü (Bugünkü ilçenin kurulduğu bölge) arasında değişerek Piraziz Nahiyesi adını aldığı görülmektedir.

Sitemizi msn'e ekle

 
Bugün 5 ziyaretçi (16 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol